İSKİ’nin bilimsel ilkleri – Prof. Dr. Bekir S. KOCAZEYBEK
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.”
1924 tarihli (22 Eylül) konuşmasının önemi 100. yılında daha da artmış ve günümüzde bilimin rehberliğinden uzaklaşan toplumların geri kalmaya mahkûm oldukları ve gelişmiş ülkelere her bakımdan boyun eğdikleri görülmektedir. Üniversite ve araştırma kurumlarının katkıları olmadan yüksek teknolojiye dayalı etkin bir sanayileşme olası değildir. Ar-Ge ve inovasyon uygulamaları yapıları gereği yeni bilgi ve teknolojileri gerektirdiği için evrensel düşünce ve bilim insanlarının katkısı olmadan toplumun yararına kullanılabilecek yeni teknolojik ürünlerin ve yenilikçi teknolojik uygulamaların ortaya çıkması da olası olamamaktadır.
Toplumsal yaşamın vazgeçilmez halka dönük hizmet organları olan kamu kurumları da faaliyet gösterdikleri alanlarda evrensel düşünce temelli bilimsel ölçütleri göz önüne aldıklarında kamu hizmetlerinin ivmesi artmakta ve kolaylaşmaktadır. Birey ve kamu kurumu ilişkileri de sorunsuz devam edebilmektedir. Son yıllarda giderek artan ve evrendeki canlı yaşamını tehdit eden iklim değişiklikleri ile birlikte küresel ısınma, seller/taşkınlar, salgın hastalıklar ve özellikle deprem konularında bilimin rehberliği ve önceden tehlikelere hazırlıklar çok önem kazanmaktadır.
İBB’nin en önemli bağlı kuruluşu olan İSKİ’de son 4.5 yıllık yeni yönetim anlayışı döneminde birçok hizmet parametresinde (içme ve atık suyu, kanalizasyon, abonelik, kurum içi bilgi işlemdeki dijital dönüşüm hizmetleri, vd.) çok önemli hizmetlerde bulunsa da daha önceki yıllarda özellikle 25 yıllık geçmiş İBB/İSKİ yönetimleri döneminde üzerine gidilmemiş ve dokunulmamış ve son dönem İSKİ yönetimince ciddi olarak üzerine gidilen planlama ve uygulama projeleri gerçekleştirilmiş ve İstanbul kentinde yaşayan insanları ve çevresindeki diğer canlıları bugün ve gelecekteki yaşamlarını doğrudan ilgilendiren üç önemli projeyi ilk kez uygulamaya geçirmiştir.
DEPREME DÖNÜK PROJE
Deprem otoriterleri tarafından büyük bir ciddiyetle ve sürekli açıklanan İstanbul kentini bekleyen büyük İstanbul depremi öncesi içme ve atık su hatlarında tahrip olasılığı yüksek olan boruların saptanması ve çözümleri projesi bitirilmiştir. Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür danışmanlığında (2019’da İBB yönetimine gelen Ekrem İmamoğlu tarafından İSKİ’ye atanan deprem danışmanı) ilk kez İstanbul kentinin yeraltı bileşenleri yani içme ve atık su şebekelerinin tahrip olması ve içme sularıyla kanalizasyonu sularının karışmasıyla çok önemli sağlık ve çevre sorunlarının yaratacağı salgın hastalıkların gelişebilmesini önlemeye dönük İstanbul’da çeşitli boyutlardaki atık su/kanalizasyon kolektörlerinin deprem sırasında kırılabilecek kısımlarının saptanarak deprem öncesi çözüm üretilmesi projesi tamamlanmış ve İSKİ bütçesi dahilinde uygulama projeleri başlatılmıştır.
Bu projeyle deprem sırasında birbirine çok yakın olan içme suyu hatları ile atık su kolektörlerinin kırılması sonucu her iki sisteme ait suların birbirine karışmasının yer üstü ve altı çevre kirlenmeleri ile gelişebilecek besin zincirinin bozulması başta insanlar olmak üzere tüm çevresindeki canlıların etkilenmesi engellenmiş olacaktır. Özellikle bu projeyle her iki şebekedeki ana borunun (400 mm ?) güzergâhları jeolojik ve jeofiziksel verilere göre incelenmiş ve bu boruların beklenen büyük İstanbul depreminde nerede kaç adet hasar olacağı uluslararası bilimsel yöntemlerle hesaplanmış ve bugün için İstanbul’un Avrupa ve Asya tarafındaki içme suyu ve kanalizasyon borularının nerede ve ne kadar kırılacağı bilinmekte ve bu veriler üzerinden mevcut İSKİ yönetimi de deprem öncesi önlemleri (halen ABD ve Japonya’da kullanılmakta olan esnek borular/flexible ve bağlantılı sistemler) birer birer planlama ve uygulama projeleriyle uygulamaya sokmaktadır.
OLASI SALGIN HASTALIKLARA DÖNÜK PROJE
Türkiye’de ilk kez İSKİ’de gerçekleştirilen bu projede (İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa ve Kırklareli Üniversitesi bilim insanlarınca), dünya bilim çevrelerinin kabul ettiği en önemli laboratuvar yöntemi olan moleküler temelli yeni nesil dizileme (Next generation sequencing) ile İSKİ’nin içme ve atık suyu arıtma tesislerindeki sularda bulunan tüm mikroorganizmaların metagenomik analizleri yapılarak kayda geçirilmiştir. Elde edilen bu verilerle önümüzdeki günlerde ya da gelecekte olası gelişebilecek su bazlı enfeksiyöz salgın hastalıklara (özellikle mide-bağırsak hastalıkları) erken ve hızlı tepki vermeye dönük çok önemli bir veri tabanı sağlanmıştır.
ANİ SEL VE TAŞKINLARA DÖNÜK PROJE
Son yıllarda küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle birlikte anormal hava değişikliklerinin gelişmesine bağlı olarak sel baskınları ve ani taşkınlar olabilmekte, bu durumda çok ciddi can ve mal kayıpları da gelişebilmektedir. Ve milyarlarca lira tutarında ekonomik zararlar oluşmaktadır. Türkiye’de tüm “Su-Kanal İdareleri”nde (SUKİ) ilk kez İSKİ’nin kendi akademisyen nitelikli çalışanları ve İTÜ öğretim üyelerinin danışmanlığında İTEUS (İstanbul Taşkın Tahmin ve Erken Uyarı Sistemi) ile ilgili planlama ve uygulama projeleri “İSKİ Master Plan” çerçevesinde bitirilmiştir. Buna göre “İTEUS Projesi” dijital ikiz altyapı verileri ile kurulmuş olup meteorolojik, hidrolojik ve hidrolik modellemeler için kapsamlı bir akademik ve mühendislik çalışmasının yansıması olarak 2023’te test aşamalarından başarıyla geçmiştir ve 2024’te de elde edilen model sonuçları İstanbul halkına anlık olarak paylaşılacaktır. İSKİ tarafından “İTEUS Projesi” ani sel ve taşkınlara karşı önceden alınacak önlemler bakımından İstanbul halkına çok önemli katkılar sağlayacaktır.
SONUÇ
İBB’nin en önemli bağlı kuruluşu olarak İSKİ’nin mevcut yönetimi, temel aldığı bilimsel rehberlik doğrultusunda İstanbul halkına rutin hizmetlerinin yanında ilk kez bilimsel temelli yeni ve önemli hizmetlere de imza atmaktadır. Bunu yaparken “Hizmette sınır yoktur” sloganıyla üniversite ve bilim çevrelerinin yetkin ve deneyimli bilim insanlarıyla işbirliği halinde bulunmaktadır. Bugün İSKİ yönetimi İstanbul halkına karşı günümüzde ya da gelecekte gelişebilecek olası tehditlere (deprem, doğal afetler ve bulaşıcı salgın hastalıklar) karşı ağır sorumluluğunun bilincindedir ve bunun çözümünün bilimin rehberliğinden geçtiğinin de bilinci içindedir.